Kutuplaşmada başın üstündeki örtünün adlandırmasında da ayrıştık. Türban diyen laikçi, statükocu kesim; baş örtüsü diyen dinci, yobaz kesim oluyor. Halbuki mağazaya gidip satış sorumlusuna başka renk eşarbınız yok mu diye sorarken herkes ortak bir argümanda buluşabiliyor. Kıyamet işte o eşarp başın üstüne geçtikten sonra kopuyor. Saçın bir teli bile görünmeyecek şekilde örtüldüğünde türban, çene altından anane yöntemiyle bağlandığında baş örtüsü olarak kabul ediliyor. Diğer taraftan ise ister bir tek teli bile görünmez ister önden bir perçem sarkar sonuçta başımı kapatmak için kullanıyorsam baş örtüsüdür deniliyor.
Neyin başörtüsü, türban olup olmamasından ziyade sınırların net bir şekilde çizilip, tanımlamaların güncellenerek kesinlik kazanması ve kim hangi açıdan bakarsa baksın kabul edilen hükümlere riayet edilmesi gerekiyor. Örneğin kamusal alan, kamuda hizmet veren hizmet alan, eğitim öğretimde hangi noktada serbestliğin uygulanabileceği, hangi noktalarda izin verilmeyeceği gibi benzeri durumlar netleştirilmelidir. Hukuk kuralları çerçevesinde çizilen ve kimsenin kendini kişisel güvence olarak görmediği bir sistemde insanlar hangi bakış açısına sahip olursa olsun oluşturulan bu çerçeveye uymalı ve sonrasında dejenere etmek için çaba sarf etmemelidir.
Çözümün olmadığı, karşılıklı oluşturulan farklı cepheli statükolardan sonuçta zararı gene kadınlar görecektir.Burada iş samimi olup çekinceleri olan insanlarada gerçek anlamda güvence olabilecek siyasetçilerde bitmektedir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder