Powered By Blogger

21 Ekim 2010 Perşembe

Başörtüsü=?Türban meselesi 2

Kutuplaşmada başın üstündeki örtünün adlandırmasında da ayrıştık. Türban diyen laikçi, statükocu kesim; baş örtüsü diyen dinci, yobaz kesim oluyor. Halbuki mağazaya gidip satış sorumlusuna başka renk eşarbınız yok mu diye sorarken herkes ortak bir argümanda buluşabiliyor. Kıyamet işte o eşarp başın üstüne geçtikten sonra kopuyor. Saçın bir teli bile görünmeyecek şekilde örtüldüğünde türban, çene altından anane yöntemiyle bağlandığında baş örtüsü olarak kabul ediliyor. Diğer taraftan ise ister bir tek teli bile görünmez ister önden bir perçem sarkar sonuçta başımı kapatmak için kullanıyorsam baş örtüsüdür deniliyor.

Neyin başörtüsü, türban olup olmamasından ziyade sınırların net bir şekilde çizilip, tanımlamaların güncellenerek kesinlik kazanması ve kim hangi açıdan bakarsa baksın kabul edilen hükümlere riayet edilmesi gerekiyor. Örneğin kamusal alan, kamuda hizmet veren hizmet alan, eğitim öğretimde hangi noktada serbestliğin uygulanabileceği, hangi noktalarda izin verilmeyeceği gibi benzeri durumlar netleştirilmelidir. Hukuk kuralları çerçevesinde çizilen ve kimsenin kendini kişisel güvence olarak görmediği bir sistemde insanlar hangi bakış açısına sahip olursa olsun oluşturulan bu çerçeveye uymalı ve sonrasında dejenere etmek için çaba sarf etmemelidir.

Çözümün olmadığı, karşılıklı oluşturulan farklı cepheli statükolardan sonuçta zararı gene kadınlar görecektir.Burada iş samimi olup çekinceleri olan insanlarada gerçek anlamda güvence olabilecek siyasetçilerde bitmektedir.

Başörtüsü=?Türban meselesi


Toplum olarak giderek derinleşen türban meselesine iyice daldık bugünlerde. Bir apartmanın farklı cephelere bakan farklı katlardaki insanların penceresini açıp başka yerleri görmesi gibi oldu durum. Kimisine göre laik düzene karşı bir tehtit, kimisine göre inancımın gereği kimine göre de dünya kadar derdim var meseleden banane(belkide toplumun büyük bir kısmına ait)durumları.

Herkes konuşuyor ama çoğu diğerini dinlemiyor. Birisinin önemsediği öncelik diğerine göre iplenmeyen mevzu oluyor. Empati yapmalısın, bide onun penceresinden bakmalısın diyen zat-ı muhteremler, empatinin karşındakinin yerine geçip kendin gibi düşünmen olduğunu zannediyorlar yada farkında olmasalar bile öyle yapıyorlar.Mesele sadece pencereleri değiştirmek değil mesele o pencereye geçtiğinde onun gördüklerini de görebilmekte yoksa yemişim empatini.

Velhasıl, bugün geçmişe baş kaldıran insanları gördükçe talep etmesin istiyoruz, isteneni düzene baş kaldırı olarak kabul ediyoruz. Gerçekten öyle mi? Geçmişte türban (başörtüsü)ile üniversiteye girmek gibi problem yokken zamanla girmenin problem olduğu bir düzen oluştu ve tekrar başörtüsü ile derse girmek isteyenler siyasi simgenin maşası olarak kabul edildiler.Kimsine göre siyasi simge kimine göre değil, kimi gerçekten başka çıkarlara amaç için kullanıyor ama şurasıda bir gerçekki ortada eğitim hakkından yoksun kalan kızlar var. Bizdeki mesele insanın başının üstündeki örtü meselesi değildir, mesele güven meselesidir. Kişiler cepheleştikçe aynı marketten ekmekte alsalar, aynı parkta piknikte yapsalar bile bu gibi konularda birbirlerine tahammül edemiyorlar.
Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin anlayışıyla yetişen insanlar karşısındaki kızın laik devletin temeline dinamit olmadığına, yada diğerinin dininin gereğini yerine getirmesine engel teşkil etmediğine nasıl inanabilir ki?

İş güvensizliğe neden olan korkuların yıkılabilmesinde. Bunun içinde herkesin kendi üzerine düşen samiyetten bir parçayı ortaya konulmasındadır. Aksi taktirde mağduriyet yaşadığına inananların oluştuduğu zincir gittikçe uzayacaktır.